Dedikoduyu Sevdiğin İçin Kendini Suçlamayı Bırak! Aslında Sen Sadece "Hayatın Google Yorumları"na Bakıyorsun.

Makaleyi paylaş
Tahmini okuma süresi 5–8 dk

Dedikoduyu Sevdiğin İçin Kendini Suçlamayı Bırak! Aslında Sen Sadece "Hayatın Google Yorumları"na Bakıyorsun.

Sen de öyle misin?

Bir yandan "başkalarının arkasından konuşmanın" kötü bir alışkanlık olduğunu düşünürken, diğer yandan da dayanamayıp arkadaşlarınla o an orada olmayan biri hakkında "dertleşmekten" kendini alamıyor musun? Bize küçük yaşlardan itibaren başkaları hakkında arkalarından konuşmamamız öğretildi. Ancak bilim insanları, günlük konuşmalarımızın şaşırtıcı bir şekilde %65 ila %90'ının "o an orada olmayan kişilerle" ilgili olduğunu ortaya koydu.

Bu bir çelişki değil mi? Dedikodusunu yapmaktan nefret ettiğimiz halde, bunu yapmaktan bıkmıyoruz.

Hemen ahlaki yargılarda bulunmaya kalkışma. Peki ya sana bu davranışın özünde, akşam yemeğinde ne yiyeceğine karar vermeden önce "Yemek Sepeti" veya "Google Haritalar"ı açıp yorumlara bakmakla aynı şey olduğunu söylesem?

Sosyal Çevreniz de "Kullanıcı Yorumlarına" İhtiyaç Duyar

Hayal et, tamamen yabancı bir restorana öylece girmezsin, değil mi? Önce yorumlara bakarsın: Buranın spesiyali ne? Hizmet kalitesi nasıl? Kötü bir deneyim yaşayan olmuş mu?

Sosyal ilişkilerimizde de aslında aynı şeyi yapıyoruz. "Dedikodu" dediğimiz şey, çoğu zaman resmi olmayan bir "gerçek kişi değerlendirme sistemi"dir.

Arkadaşlarımızla olan sohbetlerimiz aracılığıyla aslında sessizce bilgi topluyoruz:

  • "Xiao Wang çok güvenilir biridir, geçen sefer başım sıkışınca hiç düşünmeden yardıma geldi." — Bu, güvene değer beş yıldızlı olumlu bir yorumdur.
  • "Xiao Li ile iş yaparken dikkatli ol, her şeyi son ana bırakır." — Bu, dikkatli olunması gereken üç yıldızlı bir uyarıdır.
  • "Sakın o kişiyle aynı gruba düşme, tüm emeği kendi üstüne alır." — Bu, uzak durulması gereken bir yıldızlı olumsuz bir yorumdur.

Psikologlar, bunun neredeyse bir içgüdü olduğunu keşfetti. Çocuklar bile birbirlerine "haber uçururlar": "Şu çocukla oynama, asla oyuncaklarını paylaşmaz." Bu kötü niyetli bir karalama değil, en ilkel kendini koruma ve sosyal eleme mekanizmasıdır – kimin "süper takım arkadaşımız" olabileceğini, kimin ise potansiyel olarak "yük olacak takım arkadaşı" olduğunu doğrulamak.

Bu "kullanıcı yorumları" aracılığıyla, hayatımızın "arkadaş listesine" kimi ekleyeceğimize karar veririz.

Neden "Değerlendirilmekten" Hoşlanmayız?

Madem "dedikodu" bu kadar önemli bir sosyal araç, neden adı kötüye çıkmış ve bize suçluluk hissi veriyor?

Cevabı basit: Çünkü hiç kimse, tek yıldızlı kötü yorum alan o restoran olmak istemez.

Hakkında konuşulan kişi olduğumuzda, kendi "itibarımız" üzerindeki kontrolü kaybederiz. İmajımız artık kendimiz tarafından tanımlanmaz, başkalarının ağzında şekillenir. İşte bu yüzden korkarız, çünkü "kötü yorumların" yıkıcı gücünü derinden biliriz.

Yorumları Yasaklamak Yerine, "Şahsen Deneyimlemeyi" Öğrenin

Dolayısıyla, mesele "dedikoduyu" tamamen yasaklamak değil, bu "yorumları" nasıl değerlendireceğimiz ve kullanacağımızdır. Kötü niyetli söylentiler, internetteki troller gibidir, amaçları bir işletmeyi yok etmektir; oysa iyi niyetli uyarılar, arkadaşların kötü deneyimler yaşamasına engel olmak içindir.

Ama daha da önemlisi, şunu anlamalıyız: Başkalarının yorumları, nihayetinde sadece birer referanstır.

Pek çok yanlış anlama ve ön yargı, ikinci el bilgilerin katmanlı yanlış aktarımlarından kaynaklanır. Özellikle farklı kültürlerden, farklı geçmişlerden insanlarla karşılaştığımızda, sadece "kulaktan dolma bilgilere" güvenmek daha da tehlikelidir. Dil engelleri ve kültürel farklılıklar, masum bir sözün bile ciddi bir "olumsuz yoruma" dönüşmesine neden olabilir.

Bu önyargılı "yorumları" baz almak yerine, kendinize "şahsen deneyimleme" fırsatı tanıyın.

Doğrudan iletişimin bu kadar önemli olmasının nedeni de budur. Dil engellerini aşabilir ve dünyanın her yerinden insanlarla rahatça konuşabildiğinizde, başkalarının aktarımlarına bağlı kalmazsınız. Bizzat deneyimleyebilir, anlayabilir ve kendi en gerçek birinci elden değerlendirmenizi oluşturabilirsiniz. Intent gibi araçlar, yerleşik anında çeviri özelliğiyle bu duvarı yıkmanıza yardımcı olarak herkesle doğrudan diyalog kurmanızı sağlar.

Bir dahaki sefere, biri hakkında "dedikodu" duyduğunuzda, durup bir düşünün.

Unutmayın, bir insanı tanımanın en iyi yolu asla onun hakkındaki "yorumları" okumak değildir; aksine, bizzat oturup onunla iyi bir sohbet etmektir.

Gerçek bağ, samimi bir sohbetle başlar.