Akıcılık Takıntısından Kurtulun: Yabancı Dil Anlayışınız Baştan Yanlış Olabilir
Siz de böyle misiniz?
Üç bin kelime ezberlediniz, telefonunuz öğrenme uygulamalarıyla dolu, ama bir yabancıyla karşılaştığınızda hala sadece “Merhaba, nasılsınız?” diyebiliyorsunuz. Hayatınızı sorgulamaya başladınız: Gerçekten ne zaman “akıcı” sayılacağım? Bu ulaşılmaz hedef, üzerinize çöken bir dağ gibi nefesinizi kesiyor.
Hep düşünürüz ki, yabancı dil öğrenmek uzun bir sınava girmek gibidir ve “akıcılık” da tam puanlık sınav kağıdıdır. Ama bugün size şunu söylemek istiyorum: Bu fikir, kökten yanlış.
Sınavı unutun. Dil öğrenmek, aslında yemek yapmayı öğrenmeye daha çok benzer.
Dili Yemek Yapmak Olarak Görünce Her Şey Netleşiyor
Hayal edin, acemi bir aşçı, hedefi Michelin şefi olmak. Eğer tek yaptığı şeyse – tarifleri delicesine ezberlemek, binlerce malzemenin adını ve özelliklerini ezbere bilmek – lezzetli yemekler yapabilir mi?
Elbette yapamaz.
Bir yığın birinci sınıf malzemeye (ezberlediğiniz kelimeler) boş boş bakabilir, ama tencereyi ocağa nasıl koyacağını, yağı nasıl kızdıracağını, nasıl eşleştireceğini bilmez ve sonunda kimsenin yiyemeyeceği bir “felaket yemek” ortaya çıkarır.
Yabancı dil öğrenimindeki mevcut durumumuz bu değil mi? Ne kadar malzeme ezberlediğimize takıntılıyız ama kaç tane ustalık yemeği yapabildiğimize değil.
“Akıcılık” kaç kelime bildiğinizle ilgili değildir; aksine bildiğiniz kelimeleri kullanarak “düzgün bir yemek” yapıp yapamadığınızla, yani etkili bir iletişim kurup kuramadığınızla ilgilidir.
Akıcılık Hakkındaki Üç Yanlış Kanı, Üç İşe Yaramaz Yemek Kitabı Gibi
Dili “yemek yapma” zihniyetiyle ele aldığınızda, uzun süredir kafanızı kurcalayan birçok zorluk anında netleşecektir.
1. Yanlış Kanı Bir: Kelime Bilgisi = Akıcılık?
Birisi, bir konuşmada nadiren kullanılan bir kelimeyi unuttuğum için hemen benim “akıcı olmadığıma” karar verdi.
Bu tıpkı şunu söylemek gibi, Sichuan mutfağı ustası bir şef, Fransız salyangozunu nasıl hazırlayacağını bilmediği için iyi bir aşçı sayılmaz demek kadar komik.
Gerçek bir mutfak ustası, dünyadaki tüm malzemeleri tanımayı hedeflemez; aksine elindeki yaygın malzemeleri kullanarak şaşırtıcı lezzetler yaratabilmeyi hedefler. Aynı şekilde, bir dil uzmanının göstergesi, sözlükteki her kelimeyi bilmek değildir; aksine sahip olduğu kelime bilgisini ustaca kullanarak düşüncelerini net ve rahatça ifade edebilmesidir.
2. Yanlış Kanı İki: “Akıcılık” Ya Hep Ya Hiç Bir Bitiş Çizgisi mi?
Hep düşünürüz ki, dil seviyesi sadece iki durumdan ibarettir: “akıcı” ve “akıcı değil”.
Bu tıpkı aşçıları sadece “mutfak tanrısı” ve “mutfak acemisi” olarak ayırmak gibidir. Ama gerçek şu ki, sadece domatesli omlet yapabilen biri yemek yapmayı biliyor sayılmaz mı? Elbette sayılır! Öğle yemeği sorununu çözmüş demektir.
Dil seviyeniz de böyledir. Bugün yabancı dilde başarılı bir şekilde bir kahve sipariş edebiliyorsanız, “kahve sipariş etme akıcılığına” sahipsiniz demektir. Yarın arkadaşınızla bir film hakkında sohbet edebiliyorsanız, “film sohbet etme akıcılığına” sahipsiniz demektir.
“Akıcılık” uzak bir bitiş noktası değildir; aksine dinamik, sürekli genişleyen bir aralıktır. Hedefiniz “Michelin şefi olmak” olmamalıdır; “bugün hangi yemeği yapmayı öğrenmek istiyorum?” olmalıdır.
3. Yanlış Kanı Üç: Anadili Konuşanlar “Kusursuz Akıcı” mıdır?
Çevrenizdeki arkadaşlarınıza sorun, Çince’deki tüm deyimleri biliyorlar mı? “擘画 (planlamak)”, “肯綮 (ana nokta)”, “踔厉 (gayretli)” gibi kelimelerin anlamlarını biliyorlar mı?
Büyük olasılıkla bilmiyorlardır.
İstatistiklere göre, bir anadili konuşanın hayatı boyunca edindiği kelime bilgisi, genellikle ana dilindeki toplam kelime dağarcığının sadece %10-20’sini oluşturur. Evet, eğer ana dille ilgili bir “büyük sınav” olsaydı, hepimiz başarısız olurduk.
Anadili konuşanların “akıcı” olmasının nedeni her şeyi bilmeleri değildir; aksine kendi tanıdık yaşam ve iş alanlarında dili rahatça ve ustaca kullanabilmeleridir. Onlar kendi “mutfak alanlarının” uzmanıdır, her şeyi yapabilen birer yemek tanrısı değillerdir.
Boş Hayalleri Bırakın, Gerçekten “Yemek Yapmaya” Başlayın
Bu yüzden, artık “Nasıl akıcı olabilirim?” diye sormayı bırakın.
Kendinize daha somut, daha güçlü bir soru sormalısınız: “Bugün yabancı dille ne yapmak istiyorum?”
Yeni tanıştığınız yabancı bir arkadaşınızla memleketiniz hakkında mı sohbet etmek istiyorsunuz? Yoksa idolünüz hakkında bir makaleyi mi anlamak istiyorsunuz? Ya da müşterinizle kısa bir toplantı mı yapmak istiyorsunuz?
O ulaşılmaz “akıcılık” dağını, tek tek, pratik olarak yapılabilecek “küçük tariflere” bölün. Her birini tamamladığınızda, özgüveniniz ve yeteneğiniz bir derece artar.
Öğrenmenin özü “girdi” değil, “yaratmaktır”. En iyi öğrenme yöntemi, doğrudan “mutfağa” girip işe koyulmaktır.
Elbette, mutfakta tek başına keşfetmek biraz yalnız ve çaresiz hissettirebilir, özellikle uygun “malzemeleri” (kelimeleri) bulamadığınızda veya “pişirme adımlarını” (dilbilgisini) bilmediğinizde.
İşte o zaman, iyi bir araç, her an hazır bekleyen bir yardımcı şef gibidir. Örneğin Intent adlı sohbet uygulaması, yerleşik yapay zeka çeviri özelliğiyle, sizin “akıllı yemek tarifiniz” gibidir. Takıldığınızda, size en doğal ifadeyi hemen bulmanıza yardımcı olur ve dünya genelindeki arkadaşlarınızla sorunsuz iletişim kurmanızı sağlar. Size gerçek bir mutfak yaratır, pratik yaparken, her konuşmanızı cesurca “pişirmenizi” sağlar.
Gerçek gelişim, her gerçek etkileşimden ve her başarılı “servisten” gelir.
Bugünden itibaren, “akıcılık” gibi soyut bir kelimeyi unutun.
Bugün yapmak istediğiniz “o yemeğe” odaklanın, dille bağ kurmanın keyfini çıkarın. Fark edeceksiniz ki, dağın tepesindeki manzarayı kovalamayı bıraktığınızda, zaten manzaranın içinde yürüyorsunuz.